15 Aralık 2023 Cuma

 Anaakım iktisat Almanya’yı da mahvediyor: Bütçe krizi

Almanya gündemini takip ediyor musunuz?

Son aylarda Anayasa Mahkemesi’nin hükümetin bütçesini kilitleyen kararı ve bütçe krizi tartışılıyor. 2011’de Anayasa’ya koyulan Anayasa’nın 109’uncu maddesine göre, ‘borç freni’ gereği, hükümet en fazla GSYİH’nın yüzde 0.35’i kadar yeni borç yapabilir. Savaş, salgın, doğal afet gibi olağanüstü zamanlarda bu kısıt esnetilebiliyor.

Anamuhalefet Partisi CDU’nun lideri  Friedrich Merz; FDP, SPD ve Yeşiller’den müteşekkil olan hükümetin Covid-19 salgınıyla mücadeleye ayırdığı ama harcamadığı 60 milyar Euro kadar özel bütçenin, başta iklim değişikliğine karşı başka alanlarda kullanılmasının Anayasa’ya aykırı olduğu iddiası ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Anayasa Mahkemesi başvuruyu doğru bulunca bütçe kilitlendi ve Maliye Bakanı Christian Lindner, bütçede gelecek yıl için hedeflenen tüm harcama taahhütlerinin geçici olarak dondurulduğunu duyurdu.

15 Aralık’ta Federal Meclis, borç freninin askıya alındığı 2023 ek bütçesini, borçlanma sınırını 44,8 milyar Euro aşarak onayladı. Askıya almanın temellendirmesi ise, Ukrayna’ya yönelik acil yardıma dayandırıldı. Fakat Ukrayna Savaşı sonrası artan enerji fiyatlarının son kullanıcılara, hanehalklarına yansıtılmasını düşürmek için şimdiye değin yapılan sübvansiyonların ve işsizlik maaşı vd. başka sosyal harcamaların azaltılması gündemde ve hükümetin neoliberal ortağı FDP tarafından da talep ediliyor.

Oysa FDP’li Maliye Bakanı Lindner, 30 Ağustos 2023’te kurumlar vergisini düşürmeyi önerdikten 6 gün sonra bütçe açığının artacağı temellendirmesiyle sosyal harcamaları kısmayı, kemer sıkmayı önerdi. Bu çelişkili tavır, neoliberal anaakımcıların zeka ve ahlak düzeylerine dair önemli bir örnek teşkil ediyor.

Anaakım bir iktisatçı olan Prof. Dr. Christian Kastrop’un fikir babalarından olduğu ‘borç freni’, kamu harcamasının, öncesinde toplanan vergi ve kamu borcu ile finanse edildiği varsayımına dayanıyor.

Ne borç frenini savunanlar ve akledenler, ne hükümet, ne de kamuoyunda bunu tartışanlar, şu soruları soruyorlar kendilerine:

1-      Madem kamu harcaması, vergi ve borçla finanse ediliyor, Almanya neden bütçe fazlası verdiği 2013-2019 yıllarında (Grafik 1) borçlandı (Grafik 3)? Üstelik, borçlanmanın GSYİH’ya oranı, bütçe açığı verdiği dönemlerdekine nazaran daha yüksekti.

2-     Tahvil faizleri neden bütçe açığının zirve yaptığı 2021’de artmadı da, Avrupa Merkez Bankası’nın 2022 ortasında politika faizini artırmasını bekledi? (Grafik 2) Nihayetinde bütçe açığı artınca faizlerin artması gerekiyordu teoriye göre?

3-             Almanya bütçe fazlası verirken bu yıllarda, aynı dönemde bütçe açığı veren Fransa ile tahvil faizleri ve kamu borcu, hemen hemen aynı düzeylerde idi ve aynı güzergahı izlediler. (Grafik 2) Neden?

4-       2019 yılı toplam vergi geliri 790 milyar olan Almanya, 2020’nin Mart ayında Corona ile mücadele için 750 milyar Euro tutarında bir destek paketini meclisten geçirdi. Bunun için diğer harcama kalemleri kısılmadı, öncesinde veya sonrasında vergiler artırılmadı, extradan önceki yıllara nazaran daha büyük bir borçlanmaya gidilmedi (Grafik 4). 2022 ortasına kadar enflasyon da, faizler de nüksetmedi (Grafik 2). Neden?

5-        Kamu borcunun gelecek nesillere, yükselen kamu borcunu ödemek için artacak olan vergiler nedeniyle  yük olduğunu söylüyorlar. Ama son 40 yılda kamu borcu artarken vergi oranları indirildi. Sadece Almanya'da da değil. (Grafik 5) Neden?

6-        Peki bugün ihraç edilen 30 yıllık tahvil, vadesi geldiğinde kime ödenecek? Bugün 5 yasında olan çocuğa. Yük mü bu durumda? Öte yandan, devletler kamu borçlarını ödemezler, vadesi gelen tahvili ödemek için yeni tahvil ihraç ederler. Bu durumda vergi artırmaya gerek var mı borcu ödemek için?

Anaakım iktisatçıların, bu basit soruları kendilerine soracak ve cevaplayacak entelektüel cesaretleri ve tutarlılıkları zayıftır. Çünkü bu sorular ve cevapları, topluma yoksulluk ve kemer sıkma dayattıkları teorilerini kökten sarsar.

O nedenle, Hazine'nin, Hazine'nin bankası olarak Merkez Bankası aracılığıyla harcadığı anda para yarattığını; kamu borcunun (yani tahvil ihracının) amacının bütçe açığını finanse etmek değil aslında faizleri yönetmek olduğunu; verginin amacının kamu harcamalarını finanse etmek değil, yeniden bölüşüm, bazı davranışları yönlendirmek ve parayı 'para kılmak', para birimine toplumsal kabul sağlamak olduğunu gizlemek zorundadırlar.

Kendi parasını basan bir entite olarak devletin batacağı yalanına kamuoyunu ikna etmeseler; işsizliği artırmayı, maaşları baskılamayı, piyasa yoğunlaşmasını (tekelleşmeyi) yüksek tutmayı, kısacası yoksulluğu meşrulaştırmaktan da mahrum kalırlar.

Özetle, 2021 seçimleri sonrasında Yeşiller’in ve SPD’nin koalisyon kurma şantajıyla FDP tarafından daha da sağa çekilmesi ve SPD’nin seçim vaatlerini sahiplendiği için zaten oyları düşmüş olan Die Linke’nin geçen ay 10 vekilinin partiden ayrılmasıyla Meclis’te grup olma avantajlarını yitirmesiyle, Sol’un iyice zayıfladığı; AfD gibi ırkçı, yabancı düşmanı bir partinin anketlerde oldukça yüksek göründüğü, tamamiyle sağın egemenliğine geçmiş Almanya’yı parlak günler beklemiyor. Alman sosyal demokratları, yine korkaklıklarıyla ve garanticilikleriyle yeni karanlık maceralara kapı aralıyorlar.

Sol partilerin iktisat ve bütçe anlayışlarının sağın bu uyduruk, gerçekle alakası olmayan neoliberal teorilerine boyun eğmiş olmasının büyük payı var bu gelecek karanlık günlerde. Talep kaynaklı olmayan, arz kısıntılarından kaynaklı enflasyonu baskılamak bahanesiyle temellendirilen  faiz artışları ve kamu harcamalarındaki kesintiler, yüksek düzeyde iflasları ve dolayısıyla işsizliği tetikliyor; Almanya ekonomisini resesyona sürüklüyor. 1933’te Weimar Cumhuriyeti’nde ve diğer ülkelerde olduğu gibi, kemer sıkma politikaları aşırı-sağı güçlendiriyor. Bu uyduruk ‘borç freni’ yönündeki Anasaya Mahkemesi kararı ile bütçenin kilitlenmesi ve onun getireceği kesintiler, süreci daha da kötüleştirecek.

 



Grafik 1: Almanya ve Fransa’nın 2013 sonrası bütçe/GSYİH oranları. Kaynak: tradingeconomics.com



 

Grafik 2: 2013 sonrası Almanya ve Fransa’nın 10 yıllık tahvil faizleri. Kaynak: tradingeconomics.com




 

 Grafik 3: Almanya ve Fransa’nın 2013 sonrası kamu borçları. Kaynak: tradingeconomics.com

 

 


Grafik 4: Almanya’nın kamu borcu/GSYİH oranı. Kaynak: tradingeconomics.com



Grafik 5: Almanya, vergi oranı ve kamu borcu/GSYİH oranı. Kaynak: tradingeconomics.com

Hiç yorum yok: