Anaakım iktisat Almanya’yı da mahvediyor: Bütçe krizi
Almanya gündemini takip ediyor musunuz?
Son aylarda Anayasa Mahkemesi’nin hükümetin bütçesini kilitleyen kararı ve bütçe krizi tartışılıyor. 2011’de Anayasa’ya koyulan Anayasa’nın 109’uncu maddesine göre, ‘borç freni’ gereği, hükümet en fazla GSYİH’nın yüzde 0.35’i kadar yeni borç yapabilir. Savaş, salgın, doğal afet gibi olağanüstü zamanlarda bu kısıt esnetilebiliyor.
Anamuhalefet Partisi CDU’nun lideri
Friedrich Merz; FDP, SPD ve Yeşiller’den müteşekkil olan hükümetin Covid-19
salgınıyla mücadeleye ayırdığı ama harcamadığı 60 milyar Euro kadar özel
bütçenin, başta iklim değişikliğine karşı başka alanlarda kullanılmasının
Anayasa’ya aykırı olduğu iddiası ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Anayasa
Mahkemesi başvuruyu doğru bulunca bütçe kilitlendi ve Maliye Bakanı Christian
Lindner, bütçede gelecek yıl için hedeflenen tüm harcama taahhütlerinin geçici
olarak dondurulduğunu duyurdu.
15 Aralık’ta Federal Meclis, borç freninin askıya alındığı 2023 ek bütçesini, borçlanma sınırını 44,8 milyar Euro aşarak onayladı. Askıya almanın temellendirmesi ise, Ukrayna’ya yönelik acil yardıma dayandırıldı. Fakat Ukrayna Savaşı sonrası artan enerji fiyatlarının son kullanıcılara, hanehalklarına yansıtılmasını düşürmek için şimdiye değin yapılan sübvansiyonların ve işsizlik maaşı vd. başka sosyal harcamaların azaltılması gündemde ve hükümetin neoliberal ortağı FDP tarafından da talep ediliyor.
Oysa FDP’li Maliye Bakanı Lindner, 30 Ağustos 2023’te kurumlar vergisini
düşürmeyi önerdikten
6 gün sonra bütçe açığının artacağı temellendirmesiyle sosyal harcamaları
kısmayı, kemer sıkmayı önerdi.
Bu çelişkili tavır, neoliberal anaakımcıların zeka ve ahlak düzeylerine dair
önemli bir örnek teşkil ediyor.
Anaakım bir iktisatçı olan Prof.
Dr. Christian Kastrop’un fikir babalarından olduğu ‘borç freni’, kamu
harcamasının, öncesinde toplanan vergi ve kamu borcu ile finanse edildiği
varsayımına dayanıyor.
Ne borç frenini savunanlar ve akledenler, ne hükümet, ne de kamuoyunda bunu
tartışanlar, şu soruları soruyorlar kendilerine:
1- Madem kamu harcaması, vergi ve borçla finanse ediliyor, Almanya neden bütçe fazlası verdiği 2013-2019 yıllarında (Grafik 1) borçlandı (Grafik 3)? Üstelik, borçlanmanın GSYİH’ya oranı, bütçe açığı verdiği dönemlerdekine nazaran daha yüksekti.
2- Tahvil
faizleri neden bütçe açığının zirve yaptığı 2021’de artmadı da, Avrupa Merkez
Bankası’nın 2022 ortasında politika faizini artırmasını bekledi? (Grafik 2) Nihayetinde
bütçe açığı artınca faizlerin artması gerekiyordu teoriye göre?
3-
Almanya
bütçe fazlası verirken bu yıllarda, aynı dönemde bütçe açığı veren Fransa ile
tahvil faizleri ve kamu borcu, hemen hemen aynı düzeylerde idi ve aynı
güzergahı izlediler. (Grafik 2) Neden?
4- 2019
yılı toplam vergi geliri 790 milyar olan Almanya, 2020’nin Mart ayında Corona
ile mücadele için 750 milyar Euro tutarında bir destek paketini meclisten
geçirdi. Bunun için diğer harcama kalemleri kısılmadı, öncesinde veya
sonrasında vergiler artırılmadı, extradan önceki yıllara nazaran daha büyük bir
borçlanmaya gidilmedi (Grafik 4). 2022 ortasına kadar enflasyon da, faizler de
nüksetmedi (Grafik 2). Neden?
5- Kamu borcunun gelecek nesillere, yükselen kamu borcunu ödemek için artacak olan vergiler nedeniyle yük olduğunu söylüyorlar. Ama son 40 yılda kamu borcu artarken vergi oranları indirildi. Sadece Almanya'da da değil. (Grafik 5) Neden?
6- Peki bugün ihraç edilen 30 yıllık tahvil, vadesi geldiğinde kime ödenecek? Bugün 5 yasında olan çocuğa. Yük mü bu durumda? Öte yandan, devletler kamu borçlarını ödemezler, vadesi gelen tahvili ödemek için yeni tahvil ihraç ederler. Bu durumda vergi artırmaya gerek var mı borcu ödemek için?
Anaakım iktisatçıların, bu basit soruları kendilerine soracak ve
cevaplayacak entelektüel cesaretleri ve tutarlılıkları zayıftır. Çünkü bu
sorular ve cevapları, topluma yoksulluk ve kemer sıkma dayattıkları teorilerini
kökten sarsar.
O nedenle, Hazine'nin, Hazine'nin bankası olarak Merkez Bankası
aracılığıyla harcadığı anda para yarattığını;
kamu borcunun (yani tahvil ihracının) amacının bütçe açığını finanse etmek
değil aslında faizleri yönetmek olduğunu;
verginin amacının kamu harcamalarını finanse etmek değil, yeniden bölüşüm, bazı
davranışları yönlendirmek ve parayı 'para kılmak', para birimine toplumsal
kabul sağlamak olduğunu gizlemek zorundadırlar.
Kendi parasını basan bir entite olarak devletin batacağı yalanına kamuoyunu
ikna etmeseler; işsizliği artırmayı, maaşları baskılamayı, piyasa
yoğunlaşmasını (tekelleşmeyi) yüksek tutmayı, kısacası yoksulluğu
meşrulaştırmaktan da mahrum kalırlar.
Özetle, 2021 seçimleri sonrasında Yeşiller’in ve SPD’nin koalisyon kurma
şantajıyla FDP tarafından daha da sağa çekilmesi ve SPD’nin seçim vaatlerini
sahiplendiği için zaten oyları düşmüş olan Die Linke’nin geçen ay 10 vekilinin
partiden ayrılmasıyla Meclis’te grup olma avantajlarını yitirmesiyle, Sol’un
iyice zayıfladığı; AfD gibi ırkçı, yabancı düşmanı bir partinin anketlerde oldukça
yüksek göründüğü, tamamiyle sağın egemenliğine geçmiş Almanya’yı parlak günler
beklemiyor. Alman sosyal demokratları, yine korkaklıklarıyla ve
garanticilikleriyle yeni karanlık maceralara kapı aralıyorlar.
Sol partilerin iktisat ve bütçe anlayışlarının sağın bu uyduruk, gerçekle
alakası olmayan neoliberal teorilerine boyun eğmiş olmasının büyük payı var bu
gelecek karanlık günlerde. Talep kaynaklı olmayan, arz kısıntılarından kaynaklı
enflasyonu baskılamak bahanesiyle temellendirilen faiz artışları ve kamu harcamalarındaki
kesintiler, yüksek düzeyde iflasları ve dolayısıyla işsizliği tetikliyor;
Almanya ekonomisini resesyona sürüklüyor. 1933’te
Weimar Cumhuriyeti’nde ve diğer ülkelerde olduğu gibi, kemer sıkma
politikaları aşırı-sağı güçlendiriyor. Bu uyduruk ‘borç freni’ yönündeki
Anasaya Mahkemesi kararı ile bütçenin kilitlenmesi ve onun getireceği
kesintiler, süreci daha da kötüleştirecek.
Grafik 1: Almanya ve Fransa’nın 2013 sonrası bütçe/GSYİH oranları. Kaynak:
tradingeconomics.com
Grafik 2: 2013 sonrası Almanya ve Fransa’nın 10 yıllık
tahvil faizleri. Kaynak: tradingeconomics.com
Grafik 3: Almanya ve Fransa’nın 2013 sonrası kamu
borçları. Kaynak: tradingeconomics.com
Grafik 4: Almanya’nın kamu borcu/GSYİH oranı. Kaynak:
tradingeconomics.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder