11 Kasım 2023 Cumartesi

 Büyümenin, yatırımın demokrasi ve hukuk ile ilişkisi

Yabancı sermayenin Türkiye’yi terk ettiği son yıllarda güncel tartışmalara konu olan büyüme, yatırım ile demokrasi arasındaki çetrefilli mesele, iktisat literatüründe geniş bir yer tutuyor. Anayasa Mahkemesi’nin TİP Hatay vekili Can Atalay için hak ihlali kararı vermesi sonrasında Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin AYM hakkında suç duyurusunda bulunması sonrasında anaakımcı iktisatçılar, “yabancı sermaye gelmeyecek” ferevanında bulundular.

Tabi buradaki temel stratejik kaygılarının, 4 ayda %8.5’tan %35’e getirdikleri politika faizinin o çok istedikleri yabancı sermaye çekişini ve bu sayede kuru ve enflasyonu düşürmeyi başaramamış olmasına kılıf uydurmak olduğunu vurgulamalıyım.

Diğer tonlarca hak ihlaline itiraz etmemelerinden belli ki, püriten anaakımcı iktisatçıların demokrasi ve insan haklarına bakışları, yurttaşların özgürlüklerini değil; yabancı sermayeyi çekmeyi dert ediniyor. Yabancı sermayeyi kaçırmadığı sürece hükümet/devlet istediği kadar hak ihlali yapabilir bu bakışa göre.

Bu feravanlara ise daha ziyade Marksist cenahtan, “sermaye hukuka bakmaz” temelinde itirazlar geldi.

Ben, bu itiraza büyük ölçüde hak vermekle beraber bazı rezevlerim var. Bunları vurgulamak istiyorum…

Ülkedeki hukuki düzene, siyasal istikrara bakmayacak olan sermaye, bir bilgisayar tuşu ile tahvil ve hisse alacak olan ve anaakımcı iktisatçıların gelmeleri için can attıkları finansal sıcak sermayedir. Finansal sermaye, doğası gereği kısa-vadeli bir ufka sahiptir ve finansal varlıkların gelecekteki fiyatlarına dair yaptıkları spekülasyon ile kazanç elde ederler. Mülkiyet haklarını ve sözleşmelerini güvenceye alan asgari düzenlemeler olduğu sürece, tahvil ve hisse piyasasına girip çıkarlar.

Fakat siyasetin ve hukuki güvencenin büyük ölçüde belirlediği istikrarın, ‘doğrudan yabancı yatırım’ denilen reel yatırım ve yerli reel yatırım için önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu kararlar daha uzun erimlidir, zira üretim ve o üretimden edinilecek hasılatın geri dönüşü zaman alır ve yatırım kararı, geleceğin belirsizliği altında alınan bir karardır. O nedenle olabildiğinde belirsizliğin azaltılması, istikrarın sağlanması, yatırım kararları için önemsiz bir faktör değildir. Dahası o üretimin yapılacağı kompleks organizasyonun ve tedarik zincirinin akışlarının sözleşmelerle güvenceye alınması, iş gücünün eğitim düzeyi, ülkenin hukuk ve demokrasi kalitesinden azade değil.

Bu, anaakım iktisadın anlatısı ve biraz arz yönlü bir yaklaşım. Çok yanlış değil ama eksik bana kalırsa. Evet, Çin gibi otoriter rejimlere çokça yabancı yatırım gitti fakat, hem tonlarca mülkiyet haklarına dair hukuki sorun yaşadılar hem de giden sektörler, bu riskleri göze aldıracak kadar emek-maliyetlerinin çok düşüklüğünü önemseyecek olan daha ziyade emek-yoğun sektörlerdi. Örneğin Alman otomotiv ve kimya firmaları gitmediler, çünkü hem Almanya’nın ‘karşılaştırmalı kurumsal üstünlüklerini’ hem de sektör-spesifik olan Alman iş gücünün teknik eğitim seviyesinin avantajlarını terk etmeyi, emek-maliyetlerinin düşüklüğüne değer görmediler. Dolayısıyla global doğrudan yatırımların büyük kısmının, gelişmekte olan ülkelere değil, gelişmiş ülkelere gittiği bir tablo var karşımızda.


Katma-değeri düşük, emek-yoğun ama hacim olarak çok yatırım, gelişmekte olan ülkelere giderken; belki hacim olarak düşük ama katma-değeri ve teknoloji-yoğunluğu yüksek yatırımlar gelişmiş ülkelere gitti. (Türkiye’ye gelen doğrudan yatırımların, yeni fabrika açmak yerine varolan tesisleri satın alarak geldiğini, bunun da borsada hisse almaktan farkının bürokratik süreçler nedeniyle prosedür ve zaman olduğunu da vurgulamalı. Hatırlanacağı üzere Volkwagen Manisa’da fabrika açacaktı fakat Türkiye’nin muhalefetinin destek verdiği tezkerelerle sürekli girdiği Suriye savaşının ve diğer politik gelişmelerin sebep olduğu istikrarsızlık nedeniyle vazgeçti. Volkswagen firmasının İş Konseyi’nde söz sahibi olan sendikanın da bu kararı engellediğini not etmeli.)

Benim büyüme ve büyümenin temel motoru olan reel yatırım ile demokrasi arasında kurduğum ilişki, talebin daha belirleyici olduğu bir post-Keynesyen yaklaşıma dayanıyor.

Özellikle 2016’dan beri derinleşen otoriterleşmenin de sergilediği üzere, karar süreçlerinn merkezileşmesi, eşitsizliği artıran bir faktör. Sadece karar merkezine yakın olanların, devlet eliyle yaratılan ranta eriştiği, ve yine o merkeze yakın olanların rakip firmalarının devlet eliyle (vergi cezası vb) tasfiye edildiği, o iktidar merkezine yakın olan firmaların reklam piyasasını şekillendiren medyaya hakim olduğu, krediye erişimlerinin daha kolay olduğu bir durum, hem piyasada tekelleşmeyi besler hem de eşitsizliği artırır. İktidara yakın olan sermayedarın ihale alabildiği, iktidara yakın olan işçinin iş bulabildiği, diğerlerinin dışarda kaldığı bir durum; ekonomik sirkülasyonun istikrarlı bir büyümeyi mümkün kılacak şekilde dönmesine engel olur.

Kalecki ve Steindl’dan biliyoruz ki, tekelleşmenin ve onun beslediği eşitsizliğin yüksek olduğu bir durumda, yatırımlar ve üretim düşük kalır. Çünkü hem piyasayı domine eden az sayıdaki firma, birim maliyetlerinin üzerine yüksek kar payı koyabildiklerinden çok üretmeye gerek duymadan yüksek karlar edinebilirler; hem de böyle bir piyasada işsizlik yüksek, talep düşük olduğundan yatırımlar güdülenmez. Büyüme de anca, maaşları baskılanan hanehalklarının yaşam standartlarını korumak için çekmek zorunda kaldıkları tüketici kredileri ile ağır aksak ve istikrarsız olur.

Gerek Sol muhalif, gerekse de sağ liberal anaakım iktisatçılarca yeterince vurgulanmayan, 2018 Cumhurbaşkanlığı seçim yarışına adaylardan sevgili Selahattin Demirtaş'ın cezaevinden katılmasındaki garabettir. Bu garabet, yeterince anlaşılmıyor, vurgulanmıyor. Bunun olduğu bir ülkede, sadece yatırımcı değil, hiç kimse güvence altında değildir ve sadece iktisadi ilişkiler değil, hiçbir siyasi ve gündelik ilişki sağlıklı kurulamaz, çünkü aidiyet duygusu zedelenmiştir. HDPlilere ve KHKlılara 2016’dan beri yapılan keyfi hukuksuzluk, “bize dokunmadığı sürece sorun yok” diyip susan laik Kemalistleri de içine aldı ve katma-değeri yüksek büyümeyi ve inovasyonları gerçekleştirecek yüksek eğitimli (çoğu laik) iş gücü de, özgürlükleri baskılandığı için ülkeyi terk etti.

Yani demokrasi ile büyüme, yatırım arasındaki ilişki, anaakımcıların sandığı üzere sadece sermaye üzerinden ve arz tarafından yürümüyor; emeğin ve talebin rolü çok daha belirleyici...

Son olarak şunu vurgulayayım:

Türkiye'nin büyümek için yabancı finansal sermayeye ihtiyacı yok. Dışardan alınan hammadde ve makina-teçhizatın da hepsi olmasa da önemli bir kısmı pek ala içerde de üretilebilir. Ki zaten, ülke ekonomisini 2002 sonrasında ithalat bağımlısı yapıp, enflasyonu kura bağlayıp, sonra da "cari açık veriyoruz kemer sıkmalıyız" diyen; bütçe gelirlerini de ithalata bağlayıp cari fazla verince bu sefer de "bütçe açığı arttı, denk bütçe için kemer sıkmalıyız" diyen anaakımcıların o çok övdükleri, "geri dönelim" dedikleri Derviş programı ile birçok üretim yapan tesis, özelleştirmelerle bertaraf edildi. Kağıt ve şeker fabrikaları bunlardan ilk akla gelenler.

Türkiye'nin yeterince güçlü iç talebi varsa (ki kamu yatırımları ve kamu istihdamı ile pek ala güçlendirilir), içerde bankaların yoktan yaratacağı kredilerle pek ala yatırım ve büyüme finanse edilebilir. Kamu yatırımları ve kamu istihdamı için de ne vergi ne de tahvil ihracıyla önceden para toplamak ihtiyacı var Hazine'nin. Kamu harcamasının kendisi para yaratır, sonra tahvil ve vergi ile fazla para geri emilir.

Türkiye'nin yabancı paraya ihtiyacı, içerde üretimi, büyümeyi finanse etmek için değil, kuru düşürmek içindir…

Özetle, "Tasarruf açığımız var, kemer sıkmalıyız" diyen anaakımcılar, ne tasarrufun yatırım harcamalarının ve cari denge ile bütçe dengesinin sonucu olduğunu kavrayabiliyorlar ne de ülkedeki demokrasinin ve insan haklarının düzeyine dair bir kaygıları var. Merkez Bankası'nın bağımsız olması ve yabancı sermayenin gelmesi dışında bir dertleri yok. Öyle olmasaydı, hukuksuzluk yapmaya devam edeceğini bildikleri hükümeti, yeni ekonomi yönetimine kendileri gibi ortodoks neoliberal olan kadroları atayınca ve faiz artırınca, övmek ve tebrik etmek için sıraya dizilmez, videolarla destek kampanyaları düzenlemezlerdi.

5 Kasım 2023 Pazar

Beni bloklayan anaakımcılar ve sebepleri- Tam liste (Güncellendi)

 

Açıkçası önceleri, yanlış teorilere dayanarak kemer sıkma ve yoksulluk önermelerine ve ‘egemen kibirlerine’ isyan eden bir konumda olmamdan ve bir heterodoks iktisatçı olarak dezavantajlı olmamdan ötürü ‘normal’ bulduğum bu sert ve sarkastik olduğunu kabul ettiğim üslubuma yönelik eleştirileri çok önemsemedim.

Soru ve eleştirilerimize yanıt verememelerine bahaneleri olarak kalsın istedim. Zira tonlarca yanılgıları içinde boğuşan onların da zihinsel bir konfora ihtiyacı var…

Fakat hem gerçekten sebebi anlamsızlaşan bloklamaları gittikçe artınca, hem de geçen ay Berlin’deki FMM Konferansı’nda denk geldiğim aklına ve vicdanına güvendiğim birkaç meslektaşımdan bu yönde eleştiriler alınca, tartışmanın ucunun ve aslının kaçırıldığını ve bana yönelik bu algının haksız olduğunu, önemsemem gerektiğini düşündüm. Dolayısıyla böyle bir liste yapmaya karar verdim.

Eleştirilerimde hiçbir hakaret yok. Yanılgılarıyla yüzleşmemeleri nedeniyle sıkça yaptığım “entelektüel haysiyet” vurgumun ise, entelektüel derdi olanlar için bir hakaret olmadığı berraktır.

Meslektaşını basit bir eleştirisi nedeniyle ignore etmek, bloklamak, asıl üslupsuzluktur. Oysa benim için 'akademik trol' diyenler (https://twitter.com/mmkubilay/status/1342798182011592705), hükümete kendilerinden katbekat daha açık muhalefet ettiğim halde "biat kültürü" (https://twitter.com/mahfiegilmez/status/1650889451940245504), "hükümete yanlıyorlar" diyenler kendileri idi. (Yeni hükümet kendilerinin pozisyonuna direksiyon kırıp kendilerinden olanları göreve atayınca videolar çekip destek kampanyaları yapanlar, hükümeti övenler, hükümetin çıkardığı savaş tezkerelerine destek verenler; imzacısı olduğum Barış Bildirisi'ni imzalayan akademisyenlere yapılanlara, HDPli ve diğer muhaliflere yapılan hukuksuzluklara, öğrencilerin sokakta tartaklanmasına ses etmeyen de kendileriydi. Bir önceki hükümetin yaptıklarının heterodoks iktisatla ilgisi olmadığını da defalarca vurguladık: https://twitter.com/ilhandogus/status/1665358695083941888)

Peki ben hiç yanılmadım mı? Elbette yanıldım ve her seferinde niye yanıldığımı da açıkladım:

1- Enflasyonun geçici olduğu konusunda Ukrayna Savaşı’nın patlak vermesiyle yanıldım: https://twitter.com/ilhandogus/status/1524386353496080385

2-    ABD’deki 2022’nin dördüncü çeyreğinde başlayan mevduatlardaki azalışın bütçe açığı-cari açık arasındaki farkın azalmasından dolayı olduğunu tahmin ettim, fakat 'mevduat kaçışı' (bank run) varmış bankalardan:  https://twitter.com/ilhandogus/status/1652360607872499718

3- ABD'de Mart ayında küçük bankalardan büyük bankalara mevduat akışı sonrasında büyük bankaların hisse ihraç ederek bu aşırı mevduatlardan kurtulacağını tahmin ettim, yanıldım: https://twitter.com/ilhandogus/status/1692867975353696674

4- Ekim 2021’de MB’nin faiz indirmeyeceğini sandım, 200 puan indirdi: https://twitter.com/ilhandogus/status/1451141724810657797

Peki onlardan yanıldıklarını söyleyebilen oldu mu hiç? Aksine, yanıldıkları konularda haklı çıktıklarını söylüyorlar. En başta da KKM, enflasyon-işsizlik ve faiz artışı-kur konularında..

Hangisi "KKM'nin dolarizasyonu düşüremeyeceğini, enflasyonu artıracağını iddia ettik ama yanıldık", "faiz artışının kuru düşüreceğini iddia ettik ama 6 aydır kur yükseliyor, yanıldık", "enflasyonun düşmesi için işsizliğin artması gerektiğini söyledik ama işsizlikle beraber enflasyon düştü, yanıldık" dedi?

Hiçbiri..

Ben bu durumda ‘entelektüel haysiyet’ hatırlatması yapmak hakkına sahibim.

Bana ve savunduğum teorik çerveceye yönelik böylesine varoluşsal ve çok temel eleştiriler ve çelişki vurgularına sessiz kalsam, yanılgılarımla yüzleşmesem ben de entelektüel haysiyet yoksunu olurum. O eleştirilerimi bu yazımda toparlamıştım. Hala bir yanıt yok: https://artigercek.com/forum/anaakim-iktisadin-celiskileri-uzerine-253988h

(Beni bloklayıp biz 3 heterodoksa yanıtlamaları için sorular yönelten Fatih Özatay, kendisine verdiğim bu cevaplara hala bir yanıt yazmadı: https://ilhandogus.blogspot.com/2023/09/fatih-ozatayn-kur-faiz-enflasyon.html )

Benim üslubumda bir sorun varsa, o da, itiraz ettiğim iddianın kime ait olduğunu etiketleyerek açıkça söylemem. Bunu sorun görebilirsiniz, fakat ben kaçak güreşmenin sorunlu olduğunu düşünüyorum. Çünkü iddiama güveniyorum ve düelloya davet ediyorum. Benden başka kimsenin yapmadığı, farklı ülkelerdeki enflasyon ve işsizlik rakamlarını gösterip anaakım iddianın yanlışlandığını gösteren twitlerime referans vermeden, “bazı arkadaşlar” diyen Mahfi Eğilmez gibi, ya da “ismi lazım değiller” diyen Fatih Özatay gibi kaçak güreşmeyecek kadar iddiama güveniyorum.

Son olarak: Önlerinde ceket iliklememizi bekliyorlar, biliyorum zira önlerinde ceket ilikleyen, heterodoks pozisyondan “ekonomiyi tamamen durdurucak, boğacak seviyeye kadar faiz artırılmalı” diyerek anaakım pozisyona geçen genç iktisatçıları aralarına aldılar- heterodoks iken kendilerine çok daha sert ve üslupsuz tarzda yazmış olmalarına rağmen. Ama ceket iliklemeden yanılgılarını yüzlerine vurmaya devam edeceğiz, çünkü bilim ceket ilikleyerek ilerlemedi, itiraz ederek ilerledi. Hegemonik mücadele hiç öyle olmadı...

Not: Bu listeye itimat etmeyenler, Twitter'dan bu sıraladığım isimlerin beni ne zaman blokladıklarına dair verileri isteyebilirler. O veriler ile linkini verdiğim twitlerimin tarihlerini karşılaştırabilirler.

*

Altuğ Özarslan- Hiç bir iletişimim olmadı, niye blokladı bilmiyorum.

Arda Tunca- Maaş artışı enflasyon yaratmaz iddiasının başından beri bize ait olduğunu hatırlattığım için- https://twitter.com/ilhandogus/status/1721222826974154893

Aykut Attar- Heterodoksların matematiği kötü olduğu için iş bulamıyorlar iddiasını yalanlayınca öyle söylediği twitlerini önüne serince blokladı -https://twitter.com/ilhandogus/status/1480993495036932098

Bilin Neyaptı- Ben Türk değilim Kürdüm dediğim için... Türklüğü üst kimlik sanıyor hala.- https://twitter.com/ilhandogus/status/1618167229803266049

Binhan Elif Yılmaz- Maliye profesörü olduğu için 'Hazine'nin Ponzi olduğu' yorumuna itiraz etmemi kabullenemedi galiba- https://twitter.com/ilhandogus/status/1587761546641526785

Burak Saltoğlu- Engellemedi fakat takipten çıktı, MMT'ye dair eleştirisinin MMT okumadan yapılmış olduğunu sergilediğim için- https://twitter.com/ilhandogus/status/1560660894337892352

Cüneyt Akman- Kendisinin sarkastik ve sert üsluplu eski twitlerini bulup, eleştirdikleri benim tarzımdan farkını sordum diye- https://twitter.com/ilhandogus/status/1570456450119663619

Ensar Yılmaz- KKM'nin enflasyon yaratacağı konusunda birbiriyle çelişen twitlerini hatırlattığım için- https://twitter.com/ilhandogus/status/1677339361572954113

Fatih Özatay- Kendisinin sarkastik ve sert üsluplu eski twitlerini bulup, eleştirdikleri benim tarzımdan farkını sordum diye- https://twitter.com/ilhandogus/status/1570456563357483008

Güldem Atabay- KKM'nin dolarizasyonu düşürdüğünü söylediği kendi programının linkini KKM'ye karşı çıktığı twitinin altına koyduğum ve maaş artışı enflasyon yaratır dediğini inkar etmesi üzerine öyle dediği yazılarının linkini gösterdiğim için- https://twitter.com/ilhandogus/status/1542262893323980800

Kerim Rota- Engellemedi fakat takipten çıktı, politika faizi artışının tahvil faizlerini düşüreceği iddiasının yanlışlandığını hatırlattığım için- https://twitter.com/ilhandogus/status/1694702233500143740

Mahfi Eğilmez- Yaptığı yoruma küçük burjuva anlayışı dediğim için, beni takip etmeye layık değilsiniz dedi- https://twitter.com/ilhandogus/status/1153340489678098432

Özgür Demirtaş- Referandum öncesi sattığı patlıcanlarla Evet yazan pazarcı genç ile dalga geçen tiwitinin altına kendisinin Türkiye uçacak dediği eski twitini koyunca- https://twitter.com/ilhandogus/status/1538563180405870593

Selva Demiralp- Mevduatı tek tasarruf aracı sanmasına, tasarrufun faizin fonksiyonu olduğunu sanmasına itiraz ettim diye- https://twitter.com/ilhandogus/status/1690722453608099840

Şenol Babuscu- KKM ödemeleri ile ilgili yaptığı hatalı hesaplamada kurun faizden fazla artması durumunda ödeme yapılacağını hatırlattığım için- https://twitter.com/ilhandogus/status/1522181946163486723

Tunç Şatıroğlu- Kasım 2022'de ABD'de enflasyonun yarım puan düşüşünün faiz artışı sayesinde olduğu yorumuna itirazım sonrası (Daha sonraları engeli kaldırmış)- https://twitter.com/ilhandogus/status/1592844116203040775

Uğur Gürses- Evrensel gelir'in tanımını yanlış bildiğini söyledim diye- https://twitter.com/ilhandogus/status/1571820594492231686 

Güncelleme:

Ali Hakan Kara-     "Ne zaman KKM konusunda yanıldık diyeceksiniz?" diye sorduğum için- https://x.com/ilhandogus/status/1768298646028566898?s=20

Şeref Oğuz-     "Yurtdışından bütçe açığını kapatmak için döviz ile borçlanıldığını sanacak kadar iktisat bilmeyen biri" dediğim için- https://twitter.com/ilhandogus/status/1758371016357597252

Selim Somcağ-     ABD'de enflasyonun para basmaktan kaynaklı olduğu iddiasına itiraz ettiğim için- https://twitter.com/ilhandogus/status/1759962614774239257

Burak Saltoğlu- Kredi ile Merkez Bankası'nın rezerv parası arasındaki ilişkinin ananakım teori tarafından anlatılanın tersi olduğu yönündeki iddiayı yanlış anladığını söylediğim için: https://twitter.com/ilhandogus/status/1784221367853793562