12. Kalkınma Planı'ndaki tutarsızlıklar
12. Kalkınma Planı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın
onayının ardından TBMM Başkanlığı'na sunuldu, 17 Ekim’de mecliste Plan ve Bütçe
Komisyonu’nda görüşüldü.
Gerçekçi olmayan varsayımlara dayalı neoliberal
perspektife dayandığından bazı tutarsızlıklar barındırıyor. Bunları irdelemek
istiyorum.
1- 2028’de Gayrisafi Yurt İçi Hasıla'nın (GSYH) 20 trilyon
820 milyar liraya, kişi başına gelirin 17 bin 554 dolara yükseltilmesi
hedefleniyor denmiş.
Nüfus artmadığı varsayımıyla, Dolar-TL kurunun 13.9
olması demek, bu projeksiyon. Kuru bugünkü seviyesi olan 27.9’dan 13.9’a
düşürecek bir faiz artışı ve metinde vurgulanan anti-enflasyonist sıkı para
politikası, GSYH’yı 2022’deki 15 trilyon seviyesinden 2028‘de 20 trilyona
taşıyacak 5 yıl boyunca yıllık yüzde 6 düzeyinde büyümeyi imkansız kılar.
Halihazırda zaten 4 aydır 3 katına çıkarılan faizler,
dolarizasyona ket vurmayı başarmış olan KKM’nin tasfiyesi nedeniyle kuru
düşürmeyi başarabilmiş değil.
2- Beş milyon ek istihdam ve işsizliğin yüzde 7,5'e
indirilmesi hedefleniyormuş.
Geniş tanımlı işsiz sayısı Ağustos 2023'te 8 milyon 839
bin kişi. Şimdiye kadarki yüzde 1,21’lik nüfus artışı ile hesaplarsak, 5 yıl
sonunda bu rakam 9.3 milyon olacak. Yani 4.3 milyon kişi daha işsiz olacak. Şu
an 32 milyon olan işgücü sayısının 5 yıl sonunda yüzde 1,2 nüfus artış oranında
33,9 milyon olacak. Bu da işsizlik oranının hala yüzde 12,6 olması demek. Yani
bu projeksiyon hesaplama açısından tutarsız.
Bu her iki tutarsızlık, Ocak ayında ilan edilen Altılı
Masa’nın mutabakat metninde de vardı zira o metin de Mehmet Şimşek ile aynı
neoliberal zihniyeti paylaşan ortodoks iktisatçılar tarafından yazılmıştı. (Mühdan
Sağlam'a verdiğim mülakatta bu tutarsızlıklara vurgu yapmıştım.)
3- Cari işlemler açığının milli gelire oranının dönem
sonunda yüzde 0,2 olarak gerçekleşeceği tahmin edilmiş, yanısıra kamu
bütçesinin denk olacağı hedeflenmiş.
Fakat “plan
döneminde yurtiçi tasarrufların artırılması ve artan tasarrufların öncelikli
sektörler ve üretken alanlardaki yatırımların finansmanına yönlendirilmesi
temel amaçlar arasında yer alıyor.” denmiş.
Bu iki hedef birbiriyle tutarsız. Bütçe denk iken cari
açık GSYH’nin yüzde 0.2’sı kadar olursa, özel sektörün tasarruf açığı da
GSYH’nin yüzde 0.2’sı kadar olur. Yani yatırımın finansmanı için kredi ile
yaratılan mevduatın (tasarrufun) bir kısmı cari açık yoluyla yurtdışına
gidecek.
Özel sektörün tasarruf fazlası vermesi için bütçe
açığının cari açıktan büyük olması lazım.
Yatırımların tasarruflarla fonlandığı sanılınca, yoktan yaratılan kredi ile finanse edildiği
kavranamayınca, haliyle cari açık ve denk bütçe durumunda özel sektörün
tasarruf açığı vereceği idrak edilemiyor.
Bu idrak edilemediği için de, gelişmiş ekonomilerde
şimdiye kadar finanşallaşmayı besleyip reel yatırıma ve büyümeye ket vurmuş
olan Bireysel Emeklilik Sistemi’ni daha cazip hale getirmenin kalkınma planı ve
hedefleri ile uyumlu olacağı sanılıyor. (Ayrıntılı
tartışma için bu yazıma bakılabilir.)
Cidden acz içinde, acınacak bir ekonomi anlayışları var.
Ülkede tasarrufları artırmanın iki yolu var: Ya
(Almanya’da olduğu üzere) bütçe fazlasının üzerine çıkan bir miktarda cari
fazla verilecek ya da (ABD’de olduğu üzere) cari açığın üzerine çıkacak bir
bütçe açığı. (Ayrıntılarını
bu yazımda tartışmıştım.)
4- Tutarsızlıkların sonuncusu ve en önemlisi, yıllık yüzde 6
büyüme ve dış ticaret kompozisyonunu dönüştürmek, kamu yatırımları olmadan
mümkün değil. Fakat kalkınma planına hakim olan neoliberal zihniyet, kamu yatırımlarına
kategorik olarak karşı.
Kalkınma aslında ülkenin verili küresel işbölümündeki
konumunu değiştirmeyi, üretim yapısını dönüştürmeyi hedefler. Böyle bir dönüşüm
de, mevcut küresel işbölümünü sabitleyen neoliberal zihniyet ile mümkün değil.
Önce o zihniyetten özgürleşmek gerekiyor kalkınmayı tahayyül edebilmek için.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder