5 Eylül 2024 Perşembe

Kur ve enflasyon sorununa tekelleşme ve finans yanlısı faiz artışı yerine emek yanlısı maliye politikası önerileri

İthalat bağımlısı yaptıkları ülke cari açık verse cari açığı azaltmak için, cari fazla verince de artan bütçe açığını kapatmak için kemer sıktıran anaakım yaklaşım, maliye politikasını tasfiye edip iktisat politikasının tüm yükünü para politikasına yıktı son 40 yılda tüm dünyada. Oysa faizlerin ekonomiyi canlandırmakta ve enflasyonu baskılamakta sandıkları gibi bir etkisi yok çünkü enflasyon arz kaynaklı, yatırım talep güdümlüdür ve talep zayıfken faizlerin yatırımları tetikleme kapasitesi düşüktür.. Zira faiz artışı sayesinde enflasyonu düşürdüler dedikleri ülkelerde tasarruflar ve işsizlik söyledikleri gibi artmadı. Dahası, ülke ekonomisi öyle tasarlanmış ki, faiz indirilince de artırılınca da enflasyon nüksediyor. Üretimin ithalat bağımlılığı yüzünden enflasyona karşı korunma amaçlı dövize yönelmenin önüne geçecek regülasyonlar yapılmadan indirilen faiz de, vergi gelirlerinin ithalata bağımlılığı yüzünden uyduruk denk bütçe hedefi çerçevesinde zamlarla kapatılacak bütçe açığını artıran faiz artışı da enflasyonu artırıyor.

Başından beri söylediğimiz, faiz indirmek de faizi artırmak da enflasyona çare değil, faiz bir bölüşüm enstrümanıdır. Her ay merkez bankasının faiz kararının ne olacağına dair beklentiler, anaakım iktisadın iddia ettiği gibi fiyatlama kararlarını değil tahvil üzerindeki finansal spekülasyonları besliyor. Zaten MB kararlarıyla ilgilenenler de, MB’nin beklenti anketine cevap verenler de reel sektör değil, finans sektörüdür.

Dolayısıyla enflasyonla mücadelenin baş aktörü, finansallaşmayı besleyen para politikası değil, adil gelir bölüşümünü, istihdamı, kalkınmayı hedefleyen bir maliye politikası olmalıdır.

Bu öneriler üzerine daha önce birkaç yazı yazdım:

1-    Eğitim, sağlık, ulaşım, elektrik, doğalgaz gibi temel hak ve ihtiyaçları kamu eliyle ücretsiz veya çok ucuz sunmak, hane halklarının bütçelerini rahatlatmak.

2-    Gıda ürünlerine KDV oranlarını düşürmek, denk bütçe hedefinden vazgeçmek. (Bütçe açığı denk bütçe hedefi olmadığı sürece enflasyona sebep olmaz. Kendi yarattıkları sorunu kendilerine kanıt olarak sunacak kadar bilimsel etik standartlarından uzaklar. Enflasyonun para basmaktan kaynaklanmadığı bir yana, bütçe açığının sebep olduğu para miktarı toplam para miktarının %5’i kadar ve bu %70 enflasyonu açıklayamaz.)

3-   Enflasyonun asıl sebebi olan büyük firmaların, özellikle de büyük zincir marketlerin aşırı kar fiyatlamalarını önleyecek vergi düzenlemeleri. (Firmaların fiyatlama kararlarına müdahalenin serbest piyasaya aykırı olduğunu söyleyenlere, önerdikleri ve savundukları enflasyon hedeflemesinin firmaların ücret ve istihdam kararlarına müdahale olduğunu hatırlatmak, onları utandırmıyorsa beni hiç utandırmaz).

4-    Ev sahipliği oranı artırılana kadar geliri belli bir seviyenin altında olanların kiralarını üstlenmek. Oluşacak aşırı para arzı ev sahiplerine tahvil satılarak emilir. Tahvil ihracının faizleri yükseltmesi durumunda da ya MB faizleri düşürür, ya da MB tahvilleri bankalardan ‘rezerv para’ vererek geri alır. (Almanya’da 1965’te kira yardımı devreye girdi. Herhangi bir enflasyonist etkisi olmadı).

5-    Fiyatlara yansıtılmayan ücret artışı oranında vergi indirimi.

6-    Asgari ücreti yoksulluk sınırının üzerine çıkartıp, talebi dayanıksız ürünlerden dayanıklı ürünlere kaydıracak bir ücret artışının tetikleyeceği verimlilik artışıyla enflasyonu baskılamak pek ala mümkün. Talebin, ücretlerin sebep olduğu enflasyon %5'i geçmez çünkü talep artışı sermaye-yoğun sektörlerde üretim artışıyla karşılanır. Öyle olmasaydı reel büyüme oranı çoğu zaman pozitif olmazdı. Reel büyüme oranı pozitif ise, demek ki firmalar talep artışına fiyat artışından ziyade üretim artışıyla karşılık veriyorlar. Ücretler, reel ücret artışı verimlilik artışının üzerine çıktığı zaman enflasyona katkı sunar ve bu katkının maksimum olduğu yıllar, enflasyonun oldukça düşük olduğu yıllardır.

7-    Eğer kuru düşürmek için yabancıyı yüksek faizle cezbetmek isteniyorsa da bunun için küçük ve orta ölçekli firmaları ve ücretleri baskılandığı için kredi kartına yönlendirilen hane halklarını iflasa sürükleyecek kredi faizlerini artıracak politika faizini yükseltmeye gerek yok. Hazine bol miktarda tahvil ihraç ederek tahvil fiyatlarını düşürüp faizlerini yükselterek de yabancı finansal yatırımcıyı cezbedebilir (Tabi ABD’nin ve diğer merkez kapitalist ülkelerin faiz artırmadıkları dönemde). Bunun banka bilançolarına etkisini kompanse etmek için de MB’nin bankaların likidite ihtiyaçlarına düşük repo (politika) faiziyle tam karşılık vermesi gerekir. Parayı yoktan yaratan MB da herhangi bir finansal kısıta tabi değildir. Zaten bütçe açığı cari açığın üzerine çıktığı sürece bankaların da likidite açığı değil, likidite fazlası olacaktır.

Şimdi bunlara kurun enflasyona etkisini kırmak üzere yeni bir ek yapmak istiyorum:

Daha önce ithalat bağımlılığını düşürecek ve dış ticaretin kompozisyonunu dönüştürecek kamu yatırımlarının tasarlanmasını önermiştim. Açık ki, ithalat bağımlılığı kısa vadede düşürülemez. Fakat döviz kurunun enflasyon üzerindeki etkisini yumuşatmak imkânsız değil.

Devlet, artan kuru dindirmek için faiz artırıp kur-faiz sarmalına girmek ve bilançosu kırılgan olan firmaları ve hane haklarını iflasa sürüklemek yerine kurdaki yükselişten kaynaklı girdi maliyetlerindeki artışı fiyatlarına yansıtmayan firmalara da vergi indirimi sunabilir. Ya da kur farkını ödemeyi taahhüt edebilir. Bunun için ücret ve istihdam artışını da şart koşarak çalışanların yaşam koşullarını iyileştirebilir.

Böylece ithalat bağımlılığı düşmemiş olsa da özellikle aramalı ve hammadde üzerinden kendisini gösteren kurun enflasyona etkisi absorbe edilmiş olur. Kur ile enflasyonun bağı kırıldığındaysa yurttaşların fiyatlarını ve tasarruflarını dövize endekslemelerine de gerek kalmaz ve kur da yükselmez. Türkiye’nin şu anki önemli sorunlarından birisi, ücretler haricinde neredeyse her şeyin fiyatının döviz kuruna endekslenmiş olmasıdır.

KKM’de de, Almanya’nın Mart 2020’de meclisten geçirdiği 750 milyar Euroluk Covid ile mücadele paketinde de (2019 vergi geliri 790 milyar Euro idi), ABD’de 3 trilyonluk Covid paketinde de gördük ki, kamu harcaması diğer kamu harcamalarından kısmadan, öncesinde borçlanmadan yapılabiliyor çünkü vergiyle değil MB’nin yoktan para yaratmasıyla finanse ediliyor. (Avrupa ve ABD’de enflasyon 2 sene sonra arz sorunlarıyla nüksetti, Türkiye’de de vergiler KKM kaldırıldıktan sonra bütçe açığını kapatma bahanesiyle artırıldı). Dahası, 2013-2019 arasında Almanya bütçe fazlası verirken bütçe açığı verdiği yıllara göre daha çok borçlandı ve aynı sırada bütçe açığı veren Fransa ile aynı enflasyon ve faize sahipti. Yani, bütçe açığının enflasyonu ve faizi artıracağına dair anaakımcılar tarafından anlatılanlar yalandır. Kaldı ki, bütçe açığının para miktarını artırarak enflasyonu artıracağını söylerken, para miktarını azaltarak faizi artıracağını söylüyorlar. İkisinin aynı anda olamayacağını bile idrak edemiyorlar. Faizin MB tarafından belirlendiğini idrak edemedikleri gibi.

Özetle, kendi parasını yarattığı için batma riski olmayan devletin bütçesine dair şirket bütçesine benziyormuş gibi anlatılan tüm iddialar, hak ettiğiniz refahı talep etmenizi engellemek, sizi yoksulluğa, kemer sıkmaya ikna etmek için uydurulmuş yalanlardır. Bunu Nobel Ekonomi ödüllü anaakımcı Paul Samuelson söylüyor.

Anaakımcıların ve müridlerinin bu önerilere enflasyonu ve faizi artırır yönündeki itirazlarındaki motivasyonları, MB’nin politikalarını ve devlet bütçesini işçiler ve yoksullar lehine tasarlamak yerine tekeller ve finans rantiyerlerine veya inşaat rantiyerlerine dönük tasarlanmasına devam ettirmek. Bütçe açığına faiz artırır diye karşı çıkıp MB’nin faiz artırmasını savunmaktaki garabeti göremeyenleri ciddiye almamanın vakti çoktan geldi.

Yüzyılın felaketi dedikleri tarihin en büyük depremlerinden birinden 4 ay sonra faiz artırıp kemer sıkmaya gitmiş ve bunu desteklemiş bir zeka ve ahlak düzeyinin neoliberal ezberleriyle bu önerilere getirecekleri itirazları ciddiye almayacak kadar bilim ahlakına sahip olanların eleştirileri baş göz üzerine…

5 yorum:

Adsız dedi ki...

Önerilerin tamamı serbest piyasa şartları içerisinde kamunun vergi ve istisna hakkının kullanılmasıyla yerine getirilebir. Mevcut anayasa ve yasalara uygun. Ama uygulanmadığı gibi bu tarz önerileri savunan ve seslendiren de çok az.

Bu öneriler uygulanırsa, kısa vadede ücretliler büyük rahatlama yaşarken sermaye sahipleri de kaybetmez, sadece aşırı kar artışlarına sınır gelmiş olur. Uzun vade ise ücretlilerin artan gelirleri nedeniyle sermaye sahiplerinin kazancı daha fazla olur.

Ancak, ezberler ve kısa vadede karşı tarafı yok etme pahasına da olsa kazanma hırsı, buna engel oluyor. Tabi başka unsurlar da var.

Bu umutsuz ve kötülerle dolu ortamda bir alternatif ve çıkış yolu sunduğunuz için teşekkürler.

ilhandogus dedi ki...

Kesin iktisatci degilsinizdir. Iktisatci olsaydiniz bu kadar iyi kavrayamazdiniz meseleyi :)
Söylemek istedigimiz tam da budur..

Adsız dedi ki...

Tarım kredi kooperatif marketleri var, biliyorsunuz hocam. Bunlarda da fiyatlar diğerlerinden pek farklı değil. Bildiğim kadarıyla da sürekli zarar açıklıyorlar. Bunların da aşır kar amaçlı hareket ettiğini mi düşünüyorsunuz hocam?

ilhandogus dedi ki...

fiyatlari daha düsük tutup zararini devlet karsilamayip vergi artislarina bahane ediliyorsa amacina hizmet etmiyordur.

Adsız dedi ki...

Evet hocam. Ama demek istedigim sey fiyatlar da pek farkli degil.bazi urunler ayni, bazilari biraz ucuz, bazilari biraz pahali. Ki takdir ederseniz tarim kredinin muazzam bir avantaji var (sahibi devlet. Zarar ediyor diye ne isci cikariyor ne sube kapatiyor)Enflastonun asil sebebinin marketler olmasi onermesi bana pek mantikli gelmiyor. Ki bu marketlere de kisa bir zaman once devlet buyuk ceza vermisti (fiyatlar icin birbirleriyle gorusmusler), su an fiyatlari surekli kontrol ediliyor. Bakanligin fiyat sistemine surekli fiyatlari giriyorlar. Uretici maliyetleri (sadce iscileri kastetmiyorum)yuksek, dukkan kiralari almis gitmis. Bu sartlar da belki de en cok vergi (kdv) topladigimiz firmalardan bunlar. Isim vermeyecegim ama bu zincir marketlerden biri patir patir sube kapatmaya basladi. Bunlarin ustune gitmek yerine eskisi gibi gida vs mallarda kdv dusurebiliriz ancak.