23 Eylül 2023 Cumartesi

Negatif reel faiz ezberi üzerine kısa bir not

Enflasyonu düşürmek için işsizliği artırıp talebi baskılamak yönünde faiz artışı önerdiler anaakımcı iktisatçılar. Enflasyonun düştüğü ülkelerde işsizliğin de düşmüş olmasına rağmen bunu faiz artışına bağlamakta ‘entelektüel tutarlılık’ açısından bir sorun görmediler. İşsizliğin artıp enflasyonun düşmediği ülkeler içinse "reel faizler pozitif olmalı" bahnanesini uydurdular. Daha ilginci, Merkez Bankası politika faizi ile enflasyonun farkını baz aldılar.

Genelde Ocak ayı veya biraz öncesinden beri enflasyonun işsizlikle beraber düştüğü ülkelerde (ABD, Kanada, Güney Kore, Brezilya, Şili, Türkiye, İspanya, Estonya, Litvanya, Letonya, Belçika, Hollanda, Danimarka, Polonya vs) reel politika faizinin o sırada ve sonraki aylarda negatif olmasına rağmen bunu söyleyebildiler.

Ne de olsa meydan boş, kimse meydan okuyamıyor kendilerine. Meydan okuyanları da blokluyorlar ya da görmezden geliyorlar.

"Niye illa MB faizi pozitif olmalı?" diye sordum defalarca, hala yanıt yok.

Madem cevap alamıyorum, kendi sorduğum soruya, onların akıl yürütmeleri ve teorik önermeleri içinden kendim yanıt vereyim:

Reel faiz negatif olunca harcamaların arttığını varsaydıklarından dolayı, harcamaların kısılması için reel faizin pozitif olmasını öneriyor olmalılar.

Çünkü tasarrufu temel olarak faizin fonksiyonu sanıyorlar. Hatta, tek tasarruf aracının mevduat olduğunu sanıyorlar. Selva Demiralp röportajında öyle söylüyordu.

Fakat gelir ve servet dağılımı eşitsizliğinin şuanda ve yıllardır çok yüksek olmasından ötürü bu önermenin gerçekte bir karşılığı yok çünkü tasarruf edebilen üst gelir grubunun harcama eğilimi düşük, tasarruf eğilimi yüksektir. Reel mevduat faizi negatif de olsa, zaten tüm ihtiyaçlarını enflasyondan daha hızlı artan gelirleri ile karşılayan bu üst gelir grubu yine tasarruf edecektir ve mevduat dışındaki diğer finansal varlıklara yönlendireceklerdir. Alt gelir grubu ise tasarruf edemeyecek kadar düşük bir gelire sahiptir ve gıda, barınma, elektrik-su-doğalgaz gibi temel ihtiyaçlarını ancak karşılayabilmektedir. Kimi harcamalarını tasarrufları ile finanse edebilecek olan orta sınıf ise erimiştir.

Türkiye’de tüketim harcamalarının %59’unu en zengin %40 yapıyor:

 

Dahası, talebi düştüğünde fiyatı düşürülen sermaye-yoğun üretilmiş, stoklanabilen ve yeniden üretilebilen dayanıklı tüketim mallarının harcamalar içindeki payı yoksulluk nedeniyle Türkiye’de düşük ve işsizlikle beraber daha da düşer.

Enflasyonun talep değil, arz kısıntıları ve aşırı kar kaynaklı olduğu gerçeğini hala kavrayamamış olanların bu tür ince ayrıntılar hakkında tefekkür edebileceklerini beklememek lazım galiba?

Peki vatandaş tasarrufunu mevduat faizine mi koyuyor, MB politika faizine mi?

İşte burada berraklaşıyor, niye anaakımcıların MB faizini baz aldıkları.

Bakalım Türkiye’nin ve örnek olarak gösterdikleri ABD’nin reel mevduat faizlerine:

 

Kaynak: MB verilerinden kendi hesaplamalarım.

1- Türkiye’de 3- aylık reel mevduat faizleri, liyakatlı ortodoks yeni kadro faiz artırmadan önce Haziran'da pozitif. (6 ay ve daha uzun vadeli mevduatların faizlerine bakılmalı" diyecek olanlar çıkabilir. Hem 4 ay ve üzeri mevduatların payı %11 gibi oldukça düşük hem de diğer vadelerde Haziran ayında negatif reel faiz.) Burada üç ilginç nokta var:

a) KKM’den çıkışlar nedeniyle kur ve enflasyon artınca yine negatife dönüyor reel mevduat faizi. Reel pozitif faiz verelim diye faizleri artırıyorlar, ama bu eylemleri, reel faizleri daha da negatif yapmakla sonuçlanıyor. Tam komedi…

b) Türkiye’de Kasım 2002’den Temmuz 2023’e kadar enflasyon düşüyordu ve Haziran ayına kadar reel mevduat faizi negatif idi. İddiaları yine çürüyor.

c) Bakalım Haziran ayında tüketim harcamalarının yıllık değişim oranı, reel mevduat faizi pozitif olduğu için negatif mi? Hayır, pozitif: +29,28%.

Bu iddiaları da çürük çıktı.

 


2- "Reel faiz pozitif olduğu için enflasyon düştü" dedikleri ABD'de reel mevduat faizleri hep negatif. Fed faizi ise Nisan’dan sonra enflasyonun üzerine çıktı fakat ABD’de enflasyon Temmuz’dan beri düşüyor. ABD’deki bankaların likidite fazlası olduğu için, bankalar Fed politika faizlerindeki artışı kredi faizlerine yansıtırken, mevduat faizlerine yansıtmamış.

Yani ABD ile ilgili argümanları da çürük.

Sırrı Süreyya Önder’in sözü anaakımcılar için geçerli: Bildiğiniz yanıldığınıza yetmiyor.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder