17 Ekim 2023 Salı

 12. Kalkınma Planı'ndaki tutarsızlıklar

12. Kalkınma Planı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın onayının ardından TBMM Başkanlığı'na sunuldu, 17 Ekim’de mecliste Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşüldü.

Gerçekçi olmayan varsayımlara dayalı neoliberal perspektife dayandığından bazı tutarsızlıklar barındırıyor. Bunları irdelemek istiyorum.

1- 2028’de Gayrisafi Yurt İçi Hasıla'nın (GSYH) 20 trilyon 820 milyar liraya, kişi başına gelirin 17 bin 554 dolara yükseltilmesi hedefleniyor denmiş.

Nüfus artmadığı varsayımıyla, Dolar-TL kurunun 13.9 olması demek, bu projeksiyon. Kuru bugünkü seviyesi olan 27.9’dan 13.9’a düşürecek bir faiz artışı ve metinde vurgulanan anti-enflasyonist sıkı para politikası, GSYH’yı 2022’deki 15 trilyon seviyesinden 2028‘de 20 trilyona taşıyacak 5 yıl boyunca yıllık yüzde 6 düzeyinde büyümeyi imkansız kılar.

Halihazırda zaten 4 aydır 3 katına çıkarılan faizler, dolarizasyona ket vurmayı başarmış olan KKM’nin tasfiyesi nedeniyle kuru düşürmeyi başarabilmiş değil.

2- Beş milyon ek istihdam ve işsizliğin yüzde 7,5'e indirilmesi hedefleniyormuş.

Geniş tanımlı işsiz sayısı Ağustos 2023'te 8 milyon 839 bin kişi. Şimdiye kadarki yüzde 1,21’lik nüfus artışı ile hesaplarsak, 5 yıl sonunda bu rakam 9.3 milyon olacak. Yani 4.3 milyon kişi daha işsiz olacak. Şu an 32 milyon olan işgücü sayısının 5 yıl sonunda yüzde 1,2 nüfus artış oranında 33,9 milyon olacak. Bu da işsizlik oranının hala yüzde 12,6 olması demek. Yani bu projeksiyon hesaplama açısından tutarsız.

Bu her iki tutarsızlık, Ocak ayında ilan edilen Altılı Masa’nın mutabakat metninde de vardı zira o metin de Mehmet Şimşek ile aynı neoliberal zihniyeti paylaşan ortodoks iktisatçılar tarafından yazılmıştı. (Mühdan Sağlam'a verdiğim mülakatta bu tutarsızlıklara vurgu yapmıştım.)

3- Cari işlemler açığının milli gelire oranının dönem sonunda yüzde 0,2 olarak gerçekleşeceği tahmin edilmiş, yanısıra kamu bütçesinin denk olacağı hedeflenmiş.

Fakat  “plan döneminde yurtiçi tasarrufların artırılması ve artan tasarrufların öncelikli sektörler ve üretken alanlardaki yatırımların finansmanına yönlendirilmesi temel amaçlar arasında yer alıyor.” denmiş.

Bu iki hedef birbiriyle tutarsız. Bütçe denk iken cari açık GSYH’nin yüzde 0.2’sı kadar olursa, özel sektörün tasarruf açığı da GSYH’nin yüzde 0.2’sı kadar olur. Yani yatırımın finansmanı için kredi ile yaratılan mevduatın (tasarrufun) bir kısmı cari açık yoluyla yurtdışına gidecek.

Özel sektörün tasarruf fazlası vermesi için bütçe açığının cari açıktan büyük olması lazım.

Yatırımların tasarruflarla fonlandığı sanılınca,  yoktan yaratılan kredi ile finanse edildiği kavranamayınca, haliyle cari açık ve denk bütçe durumunda özel sektörün tasarruf açığı vereceği idrak edilemiyor.

Bu idrak edilemediği için de, gelişmiş ekonomilerde şimdiye kadar finanşallaşmayı besleyip reel yatırıma ve büyümeye ket vurmuş olan Bireysel Emeklilik Sistemi’ni daha cazip hale getirmenin kalkınma planı ve hedefleri ile uyumlu olacağı sanılıyor. (Ayrıntılı tartışma için bu yazıma bakılabilir.)

Cidden acz içinde, acınacak bir ekonomi anlayışları var.

Ülkede tasarrufları artırmanın iki yolu var: Ya (Almanya’da olduğu üzere) bütçe fazlasının üzerine çıkan bir miktarda cari fazla verilecek ya da (ABD’de olduğu üzere) cari açığın üzerine çıkacak bir bütçe açığı. (Ayrıntılarını bu yazımda tartışmıştım.)

4- Tutarsızlıkların sonuncusu ve en önemlisi, yıllık yüzde 6 büyüme ve dış ticaret kompozisyonunu dönüştürmek, kamu yatırımları olmadan mümkün değil. Fakat kalkınma planına hakim olan neoliberal zihniyet, kamu yatırımlarına kategorik olarak karşı.

Kalkınma aslında ülkenin verili küresel işbölümündeki konumunu değiştirmeyi, üretim yapısını dönüştürmeyi hedefler. Böyle bir dönüşüm de, mevcut küresel işbölümünü sabitleyen neoliberal zihniyet ile mümkün değil. Önce o zihniyetten özgürleşmek gerekiyor kalkınmayı tahayyül edebilmek için.